Please contact us; WhatsApp : +90(533) 312 54 29

Red Ataklarının Önlenmesi İçin Kullanılan İlaçlar 

Red ataklarının önlenmesi için kullanılan ilaçlara immunosupressif (vücut bağııklık sistemini baskılayan) ilaçlar adı verilir. Bunların başlıcaları Sandimmun Neoral, Prograf, Cellcept, İmuran, Prednol, Deltacortril ve Codelton'dur. 

Organ nakilleri sonrasında takılan organların başarı ile çalışmasındaki en önemli etkenlerden birisi immunosupresyondur. İmmunosupresyon, vücuda verilen değişik ilaçlarla bağışıklık sisteminin baskılanması ve görevini kısmen yapamaz hale getirilmesi anlamını taşır. 

Gerek canlıdan, gerekse kadavradan yapılsın tüm nakil ameliyatlarından sonra vücut, yeni takılan organa karşı, savaşmaya başlar. Adeta nakledilen organı bir yabancı gibi kabul ederek onu vücuttan atmaya, reddetmeye çalışır. 

Bu işi gerçekleştiren, vücudumuzun askerleri de sayılan kanın beyaz hücreleri (lökositler) ve bağışıklık sisteminin dalak, timus gibi diğer organlarıdır. 

Organ nakillerindeki başarının giderek artmasının temelindeki neden immunosupressif ilaçların bulunması ile mümkün olmuştur. 1950'li yıllardan itibaren giderek hem sayıları, hem de kaliteleri artan bu ilaçlar sayesinde bugün organ nakillerinin en önemli sorunu olmaya devam eden red olaylarına karşı daha da başarılı tedaviler yapılabilmektedir. 

Günümüzde sayıları oldukça artan immunosupressif ilaçların kullanılması yalnızca uzman doktorlarınızın gözetiminde ve bilgisi dahilinde yapılmalıdır. Bu kitapçıkta kısaca değişik özelliklerinden bahsedilecek olan bu ilaçların gerek dozlarının ayarlanması, gerekse önemli yan etkileri nedeni ile bilinçsiz kullanımları son derece sakıncalıdır. 

Hekiminiz bazı koşullarda, çoğu kez yan etkiler nedeni ile ilaçlarınızın sayısında ya da dozunda azaltmalar yapabilir. 

Hekiminizin bilgisi dışında red ataklarını önleyen immunosupressif ilaçlarınızı kesinlikle kesmeyiniz ve dozlarında değişiklik yapmayınız. 

Ancak bu ilaçların tümünün birden kesilmesi hem takılan organın reddine, hem de ağır bir hastalık tablosuna yol açarak nakledilen organın ameliyatla tekrar çıkarılmasına yol açabilir. Bazı hastalarda gözlemlediğimiz başarılı nakilden bir süre sonra 'tamamen düzeldim artık ilaca ihtiyacım yok!' düşüncesi ile ilaçların bırakılması bu kötü sonuçları doğurabilir. 

Özellikle organ naklinden sonraki ilk aylar içinde akut rejeksiyon (organ reddi) denilen tablo ile daha sık karşılaşılır. Bu tablo uygun olarak ve hemen tedavi edilmezse nakledilen organda kalıcı hasarlara ve organın kaybına yol açabilir. Bu nedenle transplantasyonun ilk günlerinden başlayarak rejeksiyon (red) gelişmesini engellemek amacı ile ilaçların dozları daha yüksek tutulur. 

İmmunosupressif ilaçların nakledilen organ çalıştığı sürece kullanılmaları zorunludur. 

Süre ilerledikçe akut red olasılığı azalır ve ilaçlar etkin oldukları en küçük dozlarla devam ettirilir. Aşağıda da ayrıntılı olarak açıklanacağı gibi tüm immunosupressif ilaçların istenmeyen yan etkilerinden kaçınmak için gereğinden fazla dozlardan kaçınılmalıdır. 


Sandimmun Neoral (Siklosporin): 

Bu ilacın 1980'li yıllardan itibaren tedaviye girmesi ile transplantasyonda yeni bir dönem açılmış ve red oranlarında anlamlı düşmeler gözlenmiştir. Halen dünyada yaygın olarak kullanılan ilaçlardan biridir. 

Ülkemizde de 25 ve 100 mg'lık kapsüller ve çocuklar için bir mililitresinde 100mg içeren solüsyonlar halinde bulunmaktadır. İlaç iki eşit doz olarak 12 saatte bir alınmalıdır. Kapsüllerinin meyve suyu ile alınması mümkündür. 

Ancak greyfurt suyu ile birlikte alınmamalıdır. Bu durumda ilaç yeterince emilmez. 

Red olayının önlenmesinde başarı ile kullanılırken, akut red ortaya çıktıktan sonra etkisizdir. Kullanımı sırasında doz ayarlanması ilacın kan düzeylerine bakılarak kararlaştırılır. Siklosporin düzeyi ölçümü için kan verileceği zaman son dozdan sonra 12 saat geçmelidir. Yani o günün sabahında, kan örneği verildikten sonra ilaç alınmalıdır. 

Siklosporinin çok önemli yan etkileri de bulunmaktadır. 

Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür. 
* Tansiyon yüksekliği, 
* Böbrek fonksiyon bozukluğu, 
* Karaciğer testlerinde bozukluk, 
* Diş eti büyümesi, 
* Tüylenmede artış, 
* Ellerde titreme, 
* Vücutta uyuşukluk hissi, 
* İshal, 
* Bulantı, 
* Sıcak basması, 
* Baş ağrısı, 
* Şeker hastalığı, 
* Kan yağlarında yükselme, 
* Ürik asit yüksekliği 

Bu şikayetlerin tüm hastalarda olması beklenmez. Siklosporin alan hastalarda bu şikayetler geliştiğinde izlendikleri merkeze başvurmaları gerekir. 

Birçok ilacın sîklosporinle olumlu ya da olumsuz yönde ilişkisi vardır. Bu nedenle herhangi bir ilacı kullanmanız gerektiğinde siklosporinle birlikte kullanılıp kullanılamayacağını hekiminize danışmanız gereklidir. 


Prograf (Tacrolimus: FK506): 

Etki mekanizması yönünden siklosporine benzeyen bir ilaçtır. Red olaylarının gelişmesini engellemekle birlikte tedaviye direnç gösteren bazı akut red olaylarının geri döndürülmesinde de başarı ile kullanılabilir. 

Ülkemizde 1mg. ve 8mg.'lık kapsüller halinde bulunmaktadır. Kapsüllerin yemeklerden 1 saat önce ya da 2-3 saat sonra alınması gerekir. Kullanım sırasında dozajı ilacın kan seviyeleri ölçülerek belirlenir. Bu nedenle doz ölçümü yapılacağı gün ilaç alınmadan kan verilmelidir. Yan etkileri açısından siklosporinle arasında bazı farklıklıklar gözlenebilir. Özellikle kozmetik açıdan yan etkileri siklosporine göre daha azdır. 

Prograf'la ilgili yan etkiler şu şekilde sıralanabilir; 
* Tansiyon yüksekliği, 
* Böbrek fonksiyon bozukluğu, 
* Karaciğer testlerinde bozukluk, 
* Şeker hastalığı, 
* Ellerde titreme, 
* Vücutta uyuşukluk hissi, 
* Uyku bozuklukları, 
* Baş ağrısı. 

Bu yan etkilerin tümünün ortaya çıkması beklenmez. Transplantasyon sonrası uzun dönemde ilaç dozajındaki azalma ile birlikte yan etkilerin ortaya çıkma olasılığı da azalacaktır. 

Sandimmun da olduğu gibi Prograf için de birlikte kullanılan diğer ilaçlar büyük önem taşımaktadır. Bazı ilaçlar kan seviyesini azaltabilir, bazıları artırabilirler. 

Prograf, Sandimmun ya da diğer ilaçlarınıza bağlı olabileceğini düşündüğünüz yan etkilerin varlığında ilacınızı kesmeyiniz. 
Sizi izleyen hekiminize başvurunuz. 

Bu nedenle başka birimler tarafından önerilen ilaçları kullanmadan önce hekiminize danışmanızda yarar bulunmaktadır. 

Sizi izleyen hekiminiz almakta olduğunuz Sandimmun ya da Prograf'dan birini keserek diğerine geçebilir. 

Farklı nedenlerle yapılan bu değişiklik sonrasında hekiminizin önerdiği ilacı alırken hem Sandimmun, hem de Prograf'ı birlikte kullanmamaya dikkat ediniz. 


Cellcept (Mikofenolat mofetil): 

Son yıllarda kullanıma giren ilaçlardan birisidir. Sandimmun ya da Prografla birlikte kullanılabilir. Akut red olaylarını önlemenin yanında kronik dönemdeki red olayları üzerine de olumlu etkileri olabilir. 

250 ve 500 mg.'lık tabletler halinde bulunmaktadır. Genellikle günde 2 - 3 gr olarak kullanılabilir ve iki eşit doza bölünerek 12 saat ara ile alınır. İlacın aç karına ya da yemekten 2-3 saat sonra alınması gereklidir. 

Mide ve barsaklar üzerine olan yan etkileri ön planda görünür. Şiddetli bulantı, kusma ya da ishal nedeni ile bazı hastalar ilacı kesmek zorunda kalabilirler. Önemli bir yan etkisi de kan hücrelerini üreten kemik iliği üzerinedir. Bu şekilde ilaç kansızlığa ve beyaz seri hücrelerinde ileri derecede azalmaya neden olabilir. 

Cellcept aynı zamanda infeksiyonlara eğilimi artırır. Bu ilacı kullanan hastalarda bu yönden belirli aralıklarla kan sayımları yapılması faydalıdır ve gereğinde ilacın dozu azaltılır. 


İmuran (Azathiopurin): 

Transplantasyon tarihinin ilk yıllarından beri başarı ile kullanılan ilaçlardandır. Son senelerde yerini yavaş yavaş Cellcept'e bırakmaktadır. İlaç yapı ve etki mekanizması ile Cellcept'e benzer. 50 mg.'lık tabletlerinden hastanın kilosuna göre günde 50-150 mg arasında kullanılabilir. En önemli yan etkisi kemik iliği üzerine olan baskılayıcı etkisidir. Bu nedenle infeksiyon eğilimini artırır. Kansızlığa yol açabilir. Bunun yanında transplantasyon sonrası gelişen bazı cilt tümörlerinin gelişiminde etkili olabilmekte, saç dökülmesi, eklem ağrısı, karaciğer testlerinde bozukluklara neden olabilmektedir. Kan sayımlarına göre ilaç dozajında azaltmalar yapılabilir. 


Kortizon içeren ilaçlar (Prednol, Deltacortril, Codelton): 

İmuran'la birlikte en eski dönemlerden beri kullanılan ilaçlardandır. Halen birçok merkez tarafından kullanılmaktadır. Transplantasyondan sonraki ilk günlerde yüksek dozlarda kullanılırken dozu giderek azaltılır. Çok değişik mekanizmalarla red olayını önlediğinden birçok yan etkisi olmasına rağmen tamamen vazgeçilebilecek bir ilaç değildir. Son senelerde daha etkin ilaçların çıkması ile hiç kortizon kullanılmadan da hastaların tedavi edilebileceği umudu vardır. 

Kortizonlu ilaçların sabah tok karna tek dozda alınması daha iyidir. 

İyi bilinen yan etkileri şu şekilde sıralanabilir; 

Vücut yağ dağlınınım böylece vücut şeklinin bozulması, karnın büyüyerek kol ve bacakların incelmesi, enfeksiyonlara eğilim, yara iyileşmesinde gecikme, psikolojik açıdan dengesizlik, iştah artışı, şişmanlama, ciltte incelmeler ve cildin kolay tahriş olması, morarmalar ortaya çıkması, sivilceler, tüylenme, yüksek tansiyon, kemiklerde erime, mide ülseri, şeker hastalığı, katarakt. 

Burada belirtilen yan etkiler ciddi boyutlara 
ulaştığında kortizonlu ilaçların bırakılması zorunlu 
hale gelebilir. 

Özellikle doğurma çağında olan ve hekimlerinin izniyle gebe kalan transplantasyonla hanımların bu durumu en kısa sürede hekimlerine bildirmeleri ilaç kullanımı açısından son derece önemlidir. Bu özel durumda, sizin ve bebeğinizin sağlığı için almakta olduğunuz ilaçlarda önemli değişiklikler yapılabilir. 

Bu bölümde anlatılan ilaçların tümü oldukça pahalı ilaçlardır. İlaçlarınızın sürekli temini için sosyal güvencenizin devam etmesi son derece önemlidir. 

Herhangi bir nedenle sosyal güvencenizi 
yitirip ilaçlarınızı temin edemeyecek duruma 
düştüğünüzde, bu durumu sizi izleyen ekibe hemen bildirmelisiniz. 


Tansiyon Düşürücü İlaçlar (Antihipertansifler): 

Transplantasyon sonrası hastaların büyük bir kesiminde hipertansiyonla karşılaşılır. Kullanmak zorunda olduğunuz Sandimmun, Prograf gibi ilaçlar hipertansiyona neden olabilmekte yada hipertansiyonun şiddetini artırmaktadırlar. 

Hipertansiyon tedavisinin temel prensibi olan ilaçsız tedavinin öncelikle uygulanması şarttır. Tuzsuz diyet, egzersiz ve kilo verilmesinden oluşan ilaçsız tedavi son derece önemlidir. Buna karşın özellikle ilaçların yan etkileri nedeni ile ilaçsız yöntemlerle tansiyonu düzenlemek çoğu hastada mümkün olmaz. Bu nedenle hemen hemen tüm hastaların hipertansiyon ilaçları kullanmaları zorunlu hale gelir. 

Hekiminizin başlamış olduğu tansiyon ilacını tansiyonunuz yüksek ölçüldüğünde değil sürekli olarak almanız gereklidir. Tansiyonunuz normal düzeylerde seyrediyorsa bu, almış olduğunuz ilaçlar sayesindedir. Bu durumda ilaçlarınızı bırakıp, tansiyonunuz yükseldiğinde tekrar almanız hatalı bir davranış olacaktır. 

Unutmayınız: 

Tansiyon değerinizin sürekli normal düzeylerde tutulması transplante böbreğinizin uzun ömürlü olmasına yardımcı olacaktır. 


Kalsiyum antagonistleri: 

Özellikle damarlar üzerine olumsuz etki yapan immunosupressif ilaçların olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi açısından bu gruptaki tansiyon ilaçları kullanılması en uygun ilaçlardır (İsoptin, Diltizem, Fibrocard, Altizem, vs.). Bu ilaçlar bir yandan hipertansiyonu tedavi ederlerken diğer yandan da Sandimmun ve Prografın gereken dozlarını azaltmak suretiyle daha ekonomik bir tedavi sağlamaktadırlar. 

Bu gruptaki ilaçların önemli yan etkileri kalpte ritm bozuklukları yapabilmeleri, ödem ve kabızlık oluşturabilmeleridir. 


ACE-inhibitörleri ve AT-II reseptör blokerleri: 

Bir diğer grup hipertansiyon ilacı ACE-inhibitörleri ve AT-II reseptör blokerleri denilen gruplardır. (Enapril, Inhibace, Sinopryl, Renitec, Delix, Cozaar, Diovan, Micardis, Pritor). Bu ilaçlar da tansi-yonu düşürmenin yanında böbrek içindeki basıncı da düşürerek böbrek üzerine olumlu etkiler yaratırlar. Transplantasyon sonrası dönemde ortaya çıkabilen idrarda protein çıkması (proteinüri) durumlarında da tercih edilen ilaçlardır. Ancak önemli yan etkileri nedeni ile mutlak hekim önerisi ve kontrolü ile kullanılmalıdır. 

Böbrek fonksiyonlarında bozukluğa yol açabilmeleri, kan potasyum düzeylerini tehlikeli biçimde artırabilmeleri ve kansızlığa yol açabilmeleri önemli yan etkileridir. Özellikle ACE-I grubu ilaçlar bazı hastalarda şiddetli ve inatçı bir öksürüğe neden olmaları nedeni ile kullanılamazlar. 

Sıkça kullanılan bu iki grup dışında alfa blokerler (Cardura, Doksura), diüretikler (Lasix, Furomid, Fiudex, Fludin), beta blokerler (Beloc, Prent, Dideral, Nortan), diğer kalsiyum antagonistleri (Adalat Crono, Norvasc, Amlodis, Amlocard, Vasocard, Baypress, Dyna-Circ) de başarı ile kullanılabilir. 

Unutulmamalıdır ki her tansiyon ilacının kendine has etki ve yan etkileri bulunmaktadır. Bu nedenle hiçbir ilaca kendiniz başlamayınız. Tansiyonunuzun düzensiz gittiğini gözlemlediğinizde hekiminize danışınız.

ANLAŞMALI KURUMLAR ve KVKK Dokumanları

SGK, Akbank, Türkiye İş Bankası ve Yapı Kredi Bankası /// KVKK Dokumanları 

 

 

Sosyal Güvenlik Kurumu
Türkiye İş Bankası
Akbankası
Türkiye Yapı ve Kredi Bankası
KVKK Dokumanları

Küçükyalı Diyaliz Merkezi Hakkında

Diyaliz Merkezimiz İstanbul Maltepe İlçesinde 1997 yılında faaliyete geçmiştir. Nefroloji uzmanı Uz. Dr. Hülya Ergin, Dr. Semih Bakır, Dr. Hüsamettin Atik, Dr. Ahmet Kaya ve alanında deneyimli kadromuz ile en son teknolojik cihazlarımızla hastalarımıza hizmet vermekteyiz.

İletişim & Destek

  • Adres      : Girne Mah. Girne Cad. 139/1 34843 Maltepe - İstanbul - TÜRKİYE
  • E- Posta : info@kucukyalidiyaliz.com
  • Telefon   : +90 (216) 366 81 18
  • GSM       : +90 (533) 312 54 29
  • Fax         : +90 (216) 366 35 40
Küçükyali Diyaliz Merkezi adıyla faaliyet gösteren Tokgöz Dializ Hizmetleri Limited Şirketi olarak internet sitesi çerez süreci için Kişisel Verilerin Korunması Kanununa uygul olarak işleyeceğimiz verilerinizle ilgili haklarınızı içeren aydınlatma metnine buradan ulaşabilirsiniz. Çerez Politikası.Kabul Ediyorum